Bugün 16 Mayıs 2018

15 Mayıs 2018

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı seçilişinin 25. Yıldönümü!.

Bugün aslında; Büyük Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizin 50 senesinde-ömrünü milletine ve Atatürk Cumhuriyetine adayan bir Büyük Demokrasi ve Kalkınma Kahramanı’nın, bu yüce makamdaki yaptıkları ile milleti ve dünya milletleri tarafından tarihe ismini efsane olarak yazdırmasının başlangıç günü!.

Demirel; demokrasi ve kalkınma kahramanıdır ve yaptığı her dönemde, siyasetin de tartışmasız lideri ve duayeni olarak ismini tarihe yazdırmıştır.

Süleyman Demirel, 1 Kasım 1924’de İslamköy’de doğdu. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından 1 yıl sonradır. 13 milyondan oluşan ve bütün sanayi ihtiyaçlarını ithal eden, tarıma dayalı bir toplum ve kişi başına düşen gelir yıllık 50 dolar olan bir Türkiye’de.

Demirel’in hikayesi, sadece İslamköy’den Çankaya’ya giden yolun hikayesi değildir. Bu hikaye aynı zamanda, Cumhuriyet’in kalkınma, medenileşme mücadelesinin ve Türk Milleti’nin benlik arayışının hikayesidir. Hayatına şekil veren de doğduğu köyün ve aslında Anadolu’nun koşullarıdır. Bir köylü çocuğu, Devletin en yüce makamına seçilebilmiştir. Bu Cumhuriyet ve Demokrasi sayesinde olmuştur ve kendisi de bunu sürekli dile getirmiştir.

Cumhuriyet’in de 50 senesinde Süleyman Demirel vardır. 10 sene yüksek idarecilik, 12 sene Başbakanlık, 21 sene muhalefet liderliği, 7 sene Cumhurbaşkanı olarak geçen bir 50 sene. Türkiye, Demirel’in Cumhurbaşkanlığı görevini tamamladığı 2000 yılında, her alanda dev atılımlar gerçekleştirmiş bir dünya devletidir.

Göreve başladığı yıllarda Türkiye’nin 35 bin köyünün sadece 13’ünde elektrik olan bir Türkiye. Bir yerden bir yere gidilemeyen ve gidilmesine aslında ihtiyacı olmayan bir Türkiye.

Demirel’in Rüyası “Büyük Türkiye” idi. Köyden gelen ve halkın ıstırabını iyi bilen biri olarak, 1965 seçimlerinde “vatan için el ele” diyerek yola çıktı.

Halkın karşısına “kavgada, dövüşte fayda yoktur. Gelin Türkiye’yi iyi günlere götürelim. Aş bulalım, ekmek bulalım. Türkiye’yi imar ve inşa edelim. Türkiye’yi kalkındıralım. Çağdaş ülkeler seviyesine getirelim. Ne mi yapalım? Avrupa’yı Asya’ya bağlayalım. Boğaz Köprüsü’nü yapalım. Ne mi yapalım? Dicle ve Fırat’ın üzerine Keban Barajı’nı yapalım ve Türkiye’ye elektrik bulalım. Elektrik ile fabrikalar kuralım. Fabrikalarda çocuklarımıza iş bulalım. Okul yapalım. Okumamış insan kalmasın Türkiye’de. Ve geleceğe yürüyelim” diye çıktı. “Büyük Türkiye” hamlesinin gayreti yurt topraklarında verilecekti. “Bilgi konacak, demir konacak, çimento konacak ve en önemlisi bu güzel topraklara sevda konacak” dediği topraklara hepsini koydu.

Süleyman Demirel’in Destanı, halkın tümünü kucaklayan ve bu ülkenin her kişisini kucaklayan bir destandır. Ne yapmaya kalkışsa, bir karşı çıkan olmuştur. Para yok, para bulacaksınız, buldu; Proje yok-bulacaksınız; buldu; mühendis yok-bulacaksınız; buldu..

Barajlar geldi artarda. Seyhan Barajından sonra yeni barajlar. Bir ömrüm daha olsa bir daha veririm dediği büyük eseri GAP. Dünyanın incisi dediği Atatürk Barajı. Birecik Barajı ve Karkamıs Barajı. Dağları değil çağları deldiği Urfa Tüneli..

Ve sanayileşme..Kendisinin deyişiyle iğneden ipliğe her şeyi satın alan bir ülkeden, kendine yetecek inşa gücü ve sanayi tesisi ile ve eğitim kurumu olan bir ülke olmasını sağladığı milletine hizmet için adanan bir ömür..

2000’lere gelindiğinde Türkiye Cumhuriyeti 80 milyona varan nüfusu ile tüm sanayi ürünlerini ithal eden bir ülkeden, bir sanayi toplumuna dönüştü. Kendi uçaklarını, denizaltılarını, otomobillerini üretip, ihraç eden bir sanayi ülkesi Türkiye’ye gelindi.

Cumhuriyetin en büyük işinin eğitim olduğuna inandı. Okulsuz köy, orta okulsuz kasaba ve lisesiz ilçe kalmasın. İlk hedef buydu. Cumhuriyetin en güzel eseri saydığı “üniversiteyi her yere götürelim”. Asıl hedef buydu. Ve 104 üniversitenin kurulmasına, gelişmesine imza attı. Ülkenin hür olması lazımdı. Hür devlet, hür toplum ile mümkündü. İnsanların hür olması ise eğitim ile mümkündü. Bu nedenle eğitim işini fevkalade önemsedi. Hizmetlerinin en başında tuttu. Hür üniversite demokrasinin en önemli kurumlarındandı. Hür seçim, hür parlamento, hür basın, hür yargı, hür sendika, hür inanç, hür vicdan, hür zihin, hür meydan, hür sokak, hür sivil toplum, çağdaş Türkiye'nin görüntüsü idi ve 50 sene bunun peşinden koştu.

Onun ideali; manevî ve maddî bakımdan güçlü, yücelmiş, halkı mutlu Türkiye! Süleyman Demirel’e göre; Türkiye Cumhuriyeti çağdaş bir devlettir. Bu çağdaş devletin çağdaş kurumları olması çok önemlidir. Çağdaş devlet, Çağdaş kavramlara dayanacak. Çağdaş kurallara dayanacak. Ve böyle bir devlet aynı zamanda çağdaş topluma sahip olacak. Cumhuriyetin devrimlerinin en önemlilerinden birisi devletin laik karakteridir.

Pozitif hukuka dayanan ve batının kanunlarını esas alan devlet. Demirel’e göre adaletin işlemesi lazımdı, kurumların işlemesi lazımdı ve anayasanın işlemesi lazımdı. Cebinde taşıdığı anayasasını, yine hep yanında taşıdığı Kuran gibi muhafaza etti. Hukukun üstünlüğüne inandı ve her daim bunu dile getirdi.

Demirel dünya lideri. Kıbrıs’a, Türk Dünyası’na, Balkanlara, Amerika’dan Orta Doğu ve Rusya’ya uzanan iyi ve artan ilişkiler ve bir ömür inandığı davalardan biri Avrupa Birliği..

Demirel’in Cumhurbaşkanlığı; ülkenin her köşesini ve kişisini kucaklayan bir Cumhurbaşkanlığı idi..

Ve Türkiye’nin Birliği meselesi. Ona göre; “Bu ülkenin doğulusu ve batılısı, kuzeylisi ve güneylisi ile tüm bireyleri kardeştir. Bu kardeşliği bozmayalım. Herkese yetecek kadar ekmek vardır. Ekmek aslanın ağzındadır ve bunu almak için çağdaşlık şarttır. Bu ülkenin tüm halkı, temel haklara sahiptir. Konuşma hürriyeti, düşünme hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti. Türkiye ne olursa olsun birliğini muhafaza etmelidir.”

Ve hep verdiği mesaj: Türkiye geleceğe güvenini yitirmemelidir.

“Kendimize güvenelim. Demokrasimize güvenelim ve sadakatle bağlı kalalım. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete sadakatle bağlı kalalım. Türkiye’nin Birliği’ni milleti ve toprağı ile muhafaza edelim. İnsan haklarından, demokrasiden ve uygar dünyadan kopmayalım.”

Atatürk’e ve arkadaşlarına minnet ve şükran duydu ve bunu her fırsatta dile getirdi. Türk insanı, Cumhuriyeti kuranlara ve O'nu yüceltenlere minnet ve şükran duymaktadır. Türk insanı bugünlere nasıl geldiğini unutmayacak ve şanlı geçmişini koruyarak aydınlık geleceğine sımsıkı sarılmaya devam edecektir. Türkiye Cumhuriyeti, önünde uzanan aydınlık yolda, emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir. Süleyman Demirel, milletinin gönlündedir ve ebediyyen de yaşayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i, Sevgili Cumhurbaşkanı’mızı, Baba’mızı, Rahmet ve şükranla anıyor, Aziz Hatırası önünde ihtiramla eğiliyor ve hepinize saygılar sunuyorum.

Allah sizden razı olsun Sayın Cumhurbaşkanım. 

20 sene 16 Mayıs’larda sizin yanınızda idim, bundan büyük onur duydum ve hep 25. yılı-bugünü hayal ettim. 

Bugün yokluğunuzda, sizin kıymetiniz kat be kat anlaşılmıştır ve davanız yeni nesillerle yaşamaya devam edecektir.

Ve biliniz ki ömrünüzü adadığınız davanızın bayrağını, size inanan dava arkadaşlarınızla ve milletinizle taşımaya son nefesimize kadar devam edeceğiz..

Hasretle, şükranla, her gün derinleşen özlemle ve minnetle!..

Aylin Cesur

16 Mayıs 2018, 

Ankara